SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİ

Düşe Kalka...

Çıraklık

Düşe Kalka

Üniversiteyi dereceyle bitirmişti. Haliyle bu alanda yetkin olduğunu düşünerek, elindeki birikimi ve biraz da ailesinin desteği ile kendi işini kurmaya karar vermişti. İşyerinin her detayını zihninde kurmuştu. Ancak, daha iş yerini arama sürecinde bile o kadar zorlanmıştı ki...

İstediği gibi bir yer bulamıyordu, beğendiği yerlerin de kirası bütçesini aşıyordu. Biraz isteklerinden vazgeçerek, biraz da kirayı artırmayı göze alarak ortalama bir yer tutmuştu. Yanına şimdilik çalışan alamıyordu. Kiraya ödediği ekstra miktar nedeniyle ancak birkaç ay sonra belki düşünebilirdi.

İş yerini bir şekilde faaliyete geçirdi. O ilk heyecanla, 1 gün, 2 gün, 2 ay derken her şeye kendisi koşturmaktan yorgun düşmüştü artık. Tüm randevular, planlamalar, ofis ve hatta temizlik işleri kendisindeydi. Müşteriyle ilgilenme, süreç takipleri ise en önemli gündemiydi. Üzerine de ofisin ihtiyaçlarını tamamlamaya uğraşırken, akşamları çok geç vakitte eve girebiliyordu. Çok yoğun bir tempoyla başlamıştı ancak işleri öyle hayal ettiği gibi olamamıştı henüz. Zihnindeki gibi bir müşteri kitlesi de yoktu. Halbuki ne hayalleri vardı. İşleri akacak, birkaç reklam verecek, gelen müşteriyi iyi ağırlarsa zaten satış yapacak, o esnada kendisine ve müşterilerine hizmet eden bir ofis sorumlusu olacak... Bu ofis sorumlusu, sabahları ondan erken gelip, ofisi pırıl pırıl edecek bir temizlik yaparsa, maaşına zam yapmayı bile düşünecekti.

Çıraklık

“Hayaller ve hayatlar, hakikaten farklıymış...” dedi. Soran çoktu ama alan yoktu. O gün de oldukça uğraşmış, didinmiş ama umduğundan çok daha az bir satış yapabilmişti. O yılgınlıkla eve geçti, duşunu aldı, salona oturdu. Eniştesinin iş durumundan dolayı, ablası küçük çocuğuyla birlikte birkaç gecedir kendilerinde kalıyordu. Henüz emeklemeye başlamış meraklı minik, nasıl da sevdiriyordu kendini. Kucaktan kucağa dolaşırken artık sıkıldığı için, oynasın diye yere bıraktılar. Sohbete dalmışken bir şey dikkatini çekti; yeğeni defalardır koltuğunun kenarını tutuyor, kendini kaldırıyor ve sonraki hareketinde düşüyordu. Sanki hiç düşmemiş gibi tekrar kalkıyor, tekrar düşüyordu. Belki de günlerdir yüzlerce kez yaptığı şey aynıydı. Yüzlerce kez düşmemiş gibi yeniden ve yeniden uğraşmaya devam ediyordu. “İzlerken ben yoruldum yaa!” diye düşündü. Ama işin gerçeği şuydu; insanoğlu inandığı şeyde yorulmayı o kadar da kafaya takmıyordu. Yine, yeniden belki her defasında biraz daha iyi, biraz daha farklı açıdan defalarca deniyordu. Bir sonuç alamadığı halde, doğruluğuna inandığı şey için çabalamaya, mücadele etmeye devam edebiliyordu.

Yeğeni, bunca denemeyle birlikte birkaç gün içinde ayakta durmaya başlamıştı. Birkaç hafta sonra da badi badi yürüyordu. Sonrasında neredeyse koşar olmuştu. Hatta yere bıraktıktan sonra direkt koşuyor, milleti de peşinden koşturuyordu. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “Bir işin çıraklığında çok bedel ödenir ancak hemen sonuç alınamaz. İnsan, her yeni başlangıçta olumsuz sonuca rağmen hareket etmek zorunda kalır. Ümidini kaybetmeyip doğru bedelleri ödemeye devam ettiğinde, o işte olumlu sonuçlar almaya başlar.

  • Tohum, çıkamıyorum deyip vazgeçseydi, hiç ürün alamazdık. 
  • Aslan, yakalayamıyorum deyip avlanmaktan vazgeçseydi, aç kalırdı. 
  • İnsan, konuşamıyorum deyip vazgeçseydi, derdimizi kelimelerle ifade edemezdik. 
Çıraklık

Her işin başında bir miktar acı, biraz gözyaşı, bolca emek, sabır ve ümit vardı.

Kendisi hala dinamikti ve işini seviyordu. Ama nihayetinde dereceyle de mezun olsa, henüz iş hayatının çıraklığındaydı. Tabii ki yapacak, olmayacak ve o bıkmadan usanmadan devam edecekti. Yorulacaktı ama devam edecekti. Sonuç alamasa da devam edecekti... Bir bebekten ne kadar çok şey öğrenebiliyordu insan. 

İşin doğasında, en başında çıraklığı göze almak vardı. Bunu bilerek işe girmek, süreci çok daha kolaylaştıracaktı.

İnsan ne istediğini bildiğinde ve yolda nelerle karşılaşacağını anladığında, düşmenin de kalkmanın da artık daha farklı bir anlamı vardır... Düşmenin acısına takılanlar değil, ayağa kalkma ümidi ve tekrar deneme cesareti olanlar yol alabilir.

***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***



7 yorum:

  1. Tam da çıraklığımın acılarıyla uğraşırken gelen bu yazı... Çok teşekkürler

    YanıtlaSil
  2. Düşe kalka tekrar ede ede...her şey olur👌

    YanıtlaSil
  3. Hiç acı, zahmet boşa gitmez🥳 Emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  4. Çok teşekkürler. Çıraklığın zorluklarını gerçeğini bilmek, her yeni başlanılan için geçerli olduğunu bilmek insana cesaret veriyor, güç, azim, sabır veriyor, ümit veriyor…

    YanıtlaSil
  5. Pekiii uzun süren çıraklık nedir acaba? Acılar, acılar... Ama boşa gitmemesi karşılığının sonradan gelecek olması ne güzel, şükür <3

    YanıtlaSil
  6. Ne güzel bir deneyim transferi, ne güzel bir çıraklık anlatımı... İnsana yaptığı her ne ise koşa koşa yaptırası bir anlatım ve gerçeklik... Kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  7. Sezen Aksunun bir şarkısı çaldı ruh kulaklarımda, neden, bu yazıyı okurken: “kolay olmayacak, elbet üzüleceğim. Mutlaka bir iz bırakacak. Acı çektiğim doğru ama sen bana bakma…” ahhh öyle bir yazı işte…

    YanıtlaSil