Bütün Sırrı Bozdun Mahir Abi

Ülkenin en çok tanınan yazarlarından biriydi. Düzenlenen en büyük kitap fuarında, imza günü için toplanan insan kuyruğunun sonu görünmüyordu. Herkes içten içe aynı şeyi merak ediyordu; kalemi nasıl bu kadar güçlüydü ve nasıl bu kadar başarılı olmuştu?

Röportaj için gelen gazeteciler; 

• “Çok okunan bir yazarsınız. Başarınızın sırrı tam olarak nedir Mahir Bey?”

• “Mahir Bey, yazma tutkunuzun kaynağı ne?” 

• “İnsanlar üzerindeki etkinizin sırrı nedir Mahir Bey?”

• “Kaleminizi nasıl bu kadar güçlendirebildiniz, yazar adaylarına tavsiyeleriniz ne olur?”  

Gibi, birçok soru yöneltiyorlardı. Mahir’in yazmadaki başarısı, biraz gizemli gibi görünse de çok sırlı denebilecek bir etki gücü yoktu. Parmakları sihirli değildi, başkalarından daha zeki de değildi… Sadece disiplinliydi. Çocukluğundan beri yazar olmayı istemişti. Ama diğer yazar olmak isteyen arkadaşlarından bir farkı vardı; Mahir bunu yapabileceğine inanmış ve çok çabalamıştı…

Okurlarına kitaplarını imzalamadan önce, Mahir için başarısının ardındaki gerçekleri anlatacağı bir söyleşi planlanmıştı. Bu yüzden biraz heyecanlıydı. 

Sahneye çıktı, ağır ama net adımlarla yürüdü ve kendinden emin bir ses tonuyla anlatmaya başladı. 

“Yıllardır bana sorulan birçok soru var. Bugün, bu sahnede onları cevaplamaya çalışacağım. Belki bu sayede sizin de zihninizdeki soruları cevaplamış olurum.  Merak edilenin aksine, bu başarının arkasında sır ya da bir gizem yok. İyi bir yazar olmak için, bir araba tamircisi, bir terzi nasıl disiplinle çalışıyorsa ben de öyle çalışıyorum. Yani sadece disiplinim var.” 

“Her sabah, saat 05:00’da güne başlarım. Günün en verimli saatleri sabah saatleridir. Böylece herkes uyurken ben çoktan yola çıkmış olurum. Elime kalemimi alır ve yazmaya başlarım. Şimdi şunu düşünebilirsiniz; “Peki ama yazacak şeyleri nerden buluyorsunuz?” Bulmuyorum. Aklıma hiçbir şey gelmese bile masanın başında oturup gördüklerimi yazıyorum: “Güneş doğuyor. Işığı penceremden içeri vuruyor. Yoldan kasketli bir adam geçiyor. İşe gidiyor olmalı. Omuzları çökmüş. Ağır bir iş yapıyor olmalı.” Buna benzer basit cümleler… İlla ilham gelmesine gerek yok. İlhamı beklemeyin, gelmez. Belediye otobüsü değil ki bu ya da yolu beklenen sevgili…” 

“Sizlere tavsiyem; çalışmak için beklemeyin. İlham gelmesini, işlerini iyiye gitmesini, çalışma isteğinizin oluşmasını beklemeyin. Bir karar verirsiniz, o kararınıza ulaşmak için yapılması gerekenler neyse listelersiniz ve en küçüğünden başlarsınız. İşin sırrı budur. Başlamak için beklenilen o pazartesi hiç olmaz. Eğer başarı istiyorsanız, her sabah o kalem, o kâğıdın üzerinde bir şekilde gezinmeli. Bu sayede, her sabah en az 10 sayfa yazar hale geldim. Ve bunu her sabah sadece bir cümle yazarak başardım. Bir cümleden 10 sayfaya kadar gelen bir ilerlemeden bahsediyorum.” 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “Hedefe götüren şey istemek değil, o hedef için doğru bedeller ödemektir.”

“Peki, o yazdıklarınız kitap haline geliyor mu?” diye sormak istiyor olabilirsiniz. Ben sadece yazıyorum. O 10 sayfanın içinden, belki bir gün bir paragraf çıkar, belki de hepsi çöpe gider. Bilemem. Müşterimin gelmeyeceğini de bilsem, her gün saat 05:00’da kalkıp o dükkanı açıyorum. Dükkanımı temizliyorum, rafları düzenliyorum. Yani her sabah mesai için hazırım. Bu hayatta öğrendiğim bir şey daha var; hayatta verdiğin hiçbir emek boşa gitmiyor. Atmak için bile olsa, yazılan o 10 sayfadan, bugün elinizde tuttuğunuz o kitaplar ortaya çıktı.” 

“Bugün geldiğim bu noktaya her sabah bir adım atarak başladım. Adım atmaktan korkmamak gerek. Bir cümle yazın. Bir adım atın. Küçük de olsa, gözünüzde önemsiz de olsa o adımı küçümsemeyin. Diyete, o minik ekmek parçasını yemeyerek başlayın. Ama başlayın. Hedeflediğiniz şeyi az da olsa düzenli yaparak başlayın. İstikrarlı olursanız, sonrası zaten geliyor.”

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “Azın bereketi vardır.”

“Ve gelmeyecek şeyleri beklemeyin, gelmez. Gerçekten neyi bekleyip neyi beklememeniz gerektiğini iyi ayırt edin. Sevgili beklenir, otobüs beklenir, doğum beklenir ama iş için, karar için, hedef için, çalışmak için beklenmez. İyi bir yazar olmak için çok entel görünmeye, iyi bir çalışma masasına, düşüncelere dalacağınız manzaralı bir ortama ihtiyaç yok, bunları beklemeyin… Bu hayatta gerçekten neyi hedeflediğinizi seçin ve o hedefe uygun bedeller ödeyin. Bunu yaparken de başarabileceğinizin en azı, en miniği ile başlayın ve bunu sürekli hale getirin. Zaman içinde daha da fazlasını başarabildiğinizi göreceksiniz. Duran bir arabaya yön veremezsiniz, hız kazandıramazsınız. Ancak harekete başlayan bir araç hızlanır. Doğru anı, doğru yeri, doğru insanı ya da ilham gelmesini beklemek insanı durdurur. Şimdi bir hedef belirleyin ve harekete geçin. İşte gerçek bir yazar olmanın da herhangi bir işte başarılı olmanın da asıl sırrı bu.”

Alkışlar arasında sahneden indiğinde, baştaki heyecanı gitmiş, iyiden iyiye rahatlamıştı. Gülümseyerek kendi kendine:” Bütün sırrı bozdun be Mahir!” dedi ama şu anki mutluluğu her şeye değerdi. 

***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***