BABALAR GÜNÜNÜZ KUTLU
OLSUN
Ahmet Ayşe’nin doğumu yaklaştıkça daha da tedirgin olmaya
başlamıştı. Oğlunun doğmasına tahmin ettiği kadarıyla birkaç haftadan az
kalmıştı; ne de olsa bebek dediğin, zamanı gelmeden doğmuyor, zamanı gelince de
bir saniye bile beklemiyordu…
Ahmet’in tedirginliği ise nasıl bir baba olacağı ile
ilgiliydi. Çünkü kendi babasıyla istediği şekilde bir baba-oğul ilişkileri
olamamıştı. Ahmet’in babası sert mizaçlı bir adamdı. Gülümsemez, başını
okşamaz, sarılmaz, hal hatır sormaz, hatta çoğunlukla ihtiyaç olmadıkça
konuşmazdı bile. Ahmet ise çocukluğundan beri konuşkan, sohbet etmeyi seven,
sıcakkanlı bir insan olmuştu. Herkesle gayet iyi anlaşırken babası ile iletişim kuramamasının sebebini bir
türlü anlayamıyordu. Ama zaman geçtikçe de bu duruma alışmış, babalığın böyle
bir şey olduğuna karar vermişti kendi kendine. Demek ki babalar çocuklarıyla mesafeli olurlardı…
Şimdi kendisi baba olacaktı ve babasının koyduğu bu mesafeyi,
kendisinin de kurması gerektiğini düşünüyordu. Fakat Ahmet’in hiç mizacına uygun bir tutum değildi, nasıl
yapacağını bilmiyor, bu sebeple kaygı duyuyordu…
Günler günleri, yıllar yılları kovaladı, Ahmet’in oğlu Yusuf
doğdu; emekledi, sıraladı, yürüdü, konuşmayı söktü ve ilk sözcüğü “Baba” oldu.
Bir gün oğlu Yusuf’u parka getirmiş, kumların üzerinde oynadığı oyunu izliyordu. Küçük Yusuf birden ayağa kalktı ve kollarını açarak Ahmet’e doğru gelirken “Baba” dedi. İlk kelimesiydi ve baba demişti. Ahmet o kadar şaşırdı ve mutlu oldu ki, sevinçten gözleri parıl parıl parladı. Evladına bu durumda nasıl mesafe koyabilirdi…
·
Peki,
baba olmak mesafe koymak demek miydi?
·
Baba
olunca mesafeli, ciddi olmak mı gerekiyordu hep?
·
Ya da
mesafe koymayınca ne olurdu?
· Bunun bir ölçüsü var mıydı?
Ahmet’in aklına daha önce hiç gelmeyen bir şey geldi. Amcası kuzenlerine karşı hiç mesafeli değildi. Çocukluklarından beri onlarla arkadaş gibiydi. Beraber oyun oynar, güler, sarılır, eğlenirdi. Ahmet için bu durum çocukken çok imrendiriciydi. Ama büyüdükçe çocuklar babalarına karşı sevgi ve saygılarında hoş olmayan tavırlar sergilemeye başlamışlardı. Sürekli talep ediyorlar, talepleri gerçekleşmiş olmasına rağmen mutlulukları çok kısa sürüyor, memnun olmuyor ve şikâyet ediyorlardı. Amcası da ne yapacağını bilemiyor, istenmeyen farklı hediyelerle çocuklarının gönlünü kazanmaya çalışıyordu. Çalıştıkça da daha beter oluyordu. Çocuklar okulda yaramaz, derslerde başarısız, istekleri bitmek tükenmez hale gelmişti. Zar zor üniversite sınavında barajı geçmiş, özel bir üniversiteye yüklü meblağlar ödenerek kayıt ettirilmişlerdi. Ama oradan da mezun olmaları uzun sürmüş, iş hayatında dikiş tutturmakta zorlanıyorlardı. Amcası burada da devreye girmiş, iki oğluna bir iş yeri açmıştı. Fakat işler burada da iyi gitmediği gibi bir de babalarına bunca zaman yaptıklarına teşekkür etmedikleri gibi şikâyet eden nankör çocuklar olmuşlardı.
O zaman babalık bu da olmamalıydı. Çünkü Ahmet düşününce
amcasının da babasının da doğru yöntemi
uygulayamadıklarına karar verdi. İkisi de aşırıydı,
birisi fazla mesafeli, diğeri de sınır koymada
hatalıydı.
Doğru bir baba olmak konusunda kararlıydı. Bu yöntemler doğru değilse ben ikisini de detaylı incelemeli, ikisinin de doğru yaptığı şeyleri de mutlaka deneyimselleştirmeli, yanlışları ise örnek almamalıyım diye düşündü. Çünkü her şeyi doğru yapmadıkları kesindi, ama doğru yaptıkları şeyler de mutlaka vardı…
Peki, baba ne
demekti?
Baba, kavram
olarak çocuğu olan erkeklere verilen ortak isimdi. Ama kavramın altında daha derin bir anlam yatıyor olmalıydı:
·
Bir baba çocuğuna neyi vermeli neyi vermemeli?
·
Nerede mesafeli nerede yakın olmalı?
·
Her şeyi önüne mi sermeli yoksa ihtiyaçlarını kalibre mi etmeli?
·
Yardım mı etmeli yoksa destek mi vermeli?
· Çocuğunu nasıl yetiştirmeli, ona nasıl liderlik yapmalı?
Ahmet bunları düşünürken zihni rahatlamaya başlamıştı. Çünkü
sorular ona cevapları da getiriyordu. Oğlunu kucaklayıp sarıldı. Gülümseyen
kocaman gözlerine karşılık verdi. Ama bunlar sadece başlangıçtı…
Eve geri döndüğünde kapıyı açan eşi onu balonlar ve pasta
ile karşılamıştı. “Hayatım babalar günün kutlu olsun…”
Ahmet bu kutlamaya çok sevindi.
Ama parkta olanlar ve düşündükleri ona en güzel babalar günü
hediyesi olmuştu. Çünkü artık nasıl bir baba olacağına karar vermişti.
BABALAR GÜNÜNÜZ KUTLU
OLSUN…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder